8 Mayıs 2010 Cumartesi; Saat: 17.00, Abidinpaşa Köşkü
Saygıdeğer Ankaralılar, Değerli Konuklarımız,
Ankaramızın son derece saygıdeğer bir koleksiyoneri, Ankara sevdalısı bir yazarı ve aynı zamanda Derneğimizin Üyesi olan Sayın Necati Kazancı’nın sunumu ile gerçekleştireceğimiz “Ankara Akarsuları” konulu Konferansa ve Sergi Açılışına hoş geldiniz…
Ankara kurak ve susuz bir kent olarak bilinir… Oysa, çok eskilerde değil Cumhuriyet’in kuruluş döneminde bile Ankara’yı gürül gürül akan akarsular çevrelemektedir… İncesu Deresi, Hatip Çayı ve Çubuk Çayı bunlardan başlıcalarıdır... Öyle ki, bu dereler zaman zaman taşarak eski Ankara’nın çevresinde, bugünkü Yenişehir’in bulunduğu geniş havzada bataklık alanlar oluşturmuştur… Ankara’ya gelen yabancıların en büyük şikâyeti ise bu bataklıklardan ötürü özellikle yaz aylarını cehenneme çeviren sivrisineklerdir…
Dere kenarları son yıllara kadar fakat yüzlerce ve hatta binlerce yıl boyunca Ankaralıların mesire alanları olmuştur… Dereler, çocukların yüzüp oynadıkları göletlerdir, havuzlardır… Balıkçıların oltayla balık tuttuğu su kaynaklarıdır… Uzun ve geniş yemyeşil “Ankara Özü”ndeki, Ankara vadilerindeki bahçelerin, bostanların, bağların sayısız bentler aracılığıyla su tutulup, sulandığı kaynaklardır… Çamaşırların yıkanıp, tokaçlanıp, aklanıp, paklandığı yerlerdir dereler… Dere kenarlarındaki kahvehaneler, çay bahçeleri ve ağaçlık bölgeler ise sıcak yaz günlerinin sosyal buluşma alanlarıdır...
Akköprü adeta, yüzlerce yıl boyunca kentin kapısı işlevini görmüştür… Ankara’nın kapısının önüdür Köprübaşı… Askere uğurlamalar ve karşılamalar gibi Ankaralıların toplu etkinliklerinin yapıldığı kent eşiği olmuştur Akköprü-Köprübaşı…
Yalnızca gurbet yolu bekleyenlerin gözü yoktur Çubuk Çayı’nda… Ankaralı Çubuk Çayı’na dileğini de yazıp atmıştır… Su gibi aksın, su gibi olsun diye… Çubuk Çayı Ankaralının umudunu beslemiştir… Ankaralının gözü olmuştur, kulağı olmuştur, yüreği olmuştur Çubuk Çayı…
Zamanla kent büyüdükçe, dereler küçülmüş… Önce suyu besleyen alanları kirletmişiz… Sonra bugün beş milyona yaklaşan nüfusuyla kentin atıklarını derelere vererek tümden yok etmişiz, adeta imha etmişiz Ankara’nın su kaynaklarını, hayat damarlarını… Çareyi ise, kirlenen dereleri gizlemekte bulmuşuz… Tüm dünyaya örnek olsun dercesine bunu da ustalıkla becermişiz…
Bugün birçoğumuz Sıhhiye’den dere aktığını anımsamıyordur… Hatip Çayı’nın nerede olduğunu bilenler parmakla sayılır… Oysa, çağdaş kentler akarsularını kentin gerdanlığı haline getirip çevresini dinlenme alanları, yürüyüş yolları, parklar, çay bahçeleri, kafeler ile donatabilen kentlerdir. Çağdaş kentlerde çocuklar uçurtma uçurur su kenarlarında… Çağdaş kentlerde yeşilliklerle, çiçeklerle çevrili su kenarlarında kuşlar, ördekler, kuğular yaşar… Çağdaş kentlerde içinde balıkların bile yaşayabildiği akarsular kirlenmeden, kirletmeden başka kentlere akar… Ve hatta çağdaş kentlerde teknelerle şehir turu bile yapabilirsiniz…
Nitekim, ülkemizde de Eskişehir örneğinden sonra akarsuların kent için ne kadar önemli olduğu yavaş yavaş da olsa, gecikmeli de olsa anlaşılmaya başlanmıştır… Ankaralılar olarak bizler de Eskişehir’deki başarılı uygulamaları takdirle ve biraz da gıptayla izlemekteyiz… Benzer projelerin Ankara’da uygulanacağı günleri ise sabırsızlıkla beklemekteyiz…
İşte Necati Kazancı bugün gerçekleştirilecek Konferans’ta ve Sergide Ankara’nın yakın geçmişinde var olan akarsular hakkında konuşacak, geçmiş dönem fotoğraflarından bir derleme sergileyecek ve Siz Ankaralıların, Başkentlilerin görüşlerinize sunacaktır.
Sözü erbabına bırakmadan önce Sayın Kazancı’nın kısa özgeçmişini Sizlerle paylaşmak istiyorum: ODTÜ mezunu bir makine mühendisi olan Necati Kazancı uzun yıllar profesyonel iş yaşantısını sürdürmüş, bugün ise serbest çalışmaktadır. Bir dönem yoğun olarak halkbilim ile ilgilenmiştir. Halkbilimi alanında önemli araştırmalara imza atmış, çok sayıda derleme yapmıştır. Halkbilimi alanındaki araştırma ve derlemelerini makaleler halinde yayımlamıştır.
Öğrencilik yıllarında ODTÜ Türk Halk Bilimi Topluluğu (THBT) tarafından 1970’li yıllarda 52 sayı olarak çıkarılan “Halkbilimi” Dergisinin editörlüğünü yürütmüştür. Halkbilimi Dergisi, çıktığı dönem boyunca halkbilimi, etnografya ve halkbilgisi (folklor) alanlarında öncü bir rol oynamıştır. Halkbilimi Dergisinde Necati Kazancı yanında çok sayıda uzmanın ve usta kalemin yazısı yayımlanmıştır.
Necati Kazancı’nın ayrıca çeşitli yörelerden toplanmış etnoğrafik giysi ve malzemelerden oluşan zengin bir koleksiyonu da bulunmaktadır. Kazancı’nın koleksiyonu birçok yerde sergilemiştir. Filateli alanında da koleksiyonları bulunan Kazancı, bu alanda da ulusal ve uluslar arası sergi ve yarışmalara katılarak dereceler almıştır.
Necati Kazancı, Ankaralı koleksiyonerler camiasının da saygın bir ismidir. Kazancı’nın mesleki alanı yanında, halkbilimi konularında ve uğraş alanlarıyla ilgili çok sayıda yayınlanmış çalışması bulunmaktadır.
Kısa özgeçmişinden de görüleceği üzere, tam anlamıyla konusunun uzmanı olan Sayın Necati Kazancı tarafından sunulacak olan bugünkü Konferansımıza ve Fotoğraf Sergisi açılışımıza katılımınızdan dolayı tekrar teşekkür ediyor, hoş geldiniz diyorum.
Dr. Metin ÖZASLAN
Ankara Kulübü Derneği
Başkanı