5 Aralık 2009, Abidinpaşa Köşkü, 13:30
Sayın Milletvekillerim,
Sayın İl Genel Meclisi, Belediye Meclisi Üyelerim ve Muhtarlarım,
Basınımızın Değerli Temsilcileri,
Sevgili Başkentliler, Saygıdeğer Konuklar,
Cumhuriyet devrimlerinin en önemli başlıklarından biri Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasıdır. 1930 yılında oy kullanma, 1933 yılında belediye meclisi, muhtarlık ve köy heyetine seçilme olarak genişletilen haklar, 5 Aralık 1934’de milletvekili seçilme hakkının yasalaşmasıyla tamamlanmıştır. Bu anlamlı günde, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 75. yıldönümünde düzenlediğimiz Panel ve Forum programına katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, hoş geldiniz diyorum...
Cumhuriyet devrimleriyle birlikte Türk Kadınları dünyadaki çok sayıda gelişmiş ülkeden önce siyasete katılım haklarını elde etmişlerdir. Bu önemli gelişmenin ve çağdaşlık projesinin arkasındaki büyük imza ise tabi ki Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e aittir. Mustafa Kemal Milli Mücadelede erkeklerle omuz omuza savaşmış olan Anadolu kadınlarının hakkını şu sözlerle teslim etmiştir: “Hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimin kurtuluşunda Anadolu kadını kadar himmet (gayret) gösterdim diyemez”. Büyük Önder Cumhuriyet’in temelinde bu ülkenin kadınlarının olduğunu biliyordu. Hal böyle olunca seçmek ve seçilmek onların en tabi haklarıydı. Aslında çok daha önceleri, henüz 1923 yılındayken İzmir’de yaptığı konuşmasında diyordu ki: “Şuna inanmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir.”
Biz Ankaralılar olarak bugünü bize anlamlı kılan bir diğer konu da Türkiye’nin ilk kadın milletvekili olan Satı Kadın’ın Kazanlı, Ankaralı bir hemşehrimiz oluşudur. Kazanlı Satı Kadın, gerçek adıyla Satı Çırpan Milletvekilliği öncesinde Kazan köyünün muhtarıydı. Satı Kadın aynı zamanda Türkiye’nin ilk kadın muhtarıdır da… Gerçek doğum yılı 1890 olmakla birlikte, Ulusal Kurtuluş tarihimize, Cumhuriyet tarihimize altın harflerle yazılan o ünlü “Ben 1919’da doğdum” ifadesini kullanan Satı Kadın’ın şu sözleri de hafızalardan silinmemelidir: “Kadınlarımız Cumhuriyet’in mefkûresi (ülküsü) altında yükselme azmine sahiptir. Biz kadınlar hedefe yürüyecek ve Cumhuriyet meşalesini her alanda taşıyacağız…”
Satı Kadın kadınlara seçme ve seçilme hakkının 5 Aralık 1934’te Anayasa’da yer almasının ardından yapılan ilk genel seçimlerde 5. Dönem (1935–1939) Ankara milletvekili olarak görev yapmıştır. 1956 yılında vefat eden Satı Kadın’ın mezarı Kazan’da kendi adını taşıyan Satı Kadın Mahallesi’nde bulunmaktadır. Kendisini rahmetle anıyoruz…
5 Aralık 1934’de kadınların milletvekili seçilme hakkının yasalaşmasının ardından 1935 yılında Satı Kadın ile birlikte 18 kadın milletvekilimiz Meclis’e girmiştir.
1930’lu yıllardan 2000’li yıllara 70 yılı aşan bir süre geçmiş olmakla birlikte, bugün geldiğimiz aşamada Türk kadınlarının 1930’larda elde ettiği kazanımlar daha ileriye götürülememiştir. 1930’larda başlatılan sürecin ilerleyen dönemde durması veya yavaşlaması neticesinde kadın-erkek eşitliği konusu toplumumuz tarafından da içselleştirilememiş ve “kadın”a yönelik geleneksel düşünce kalıpları ve algıları varlığını sürdürmüştür. Günümüzde uluslar arası karşılaştırmalara dayalı araştırmaların da gösterdiği gibi Türkiye, kadınların siyasal ve toplumsal katılımı ve kadın-erkek eşitliği alanlarında dünyanın en geri kalmış birkaç ülkesinden biri durumundadır.
Nitekim Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) İnsani Gelişme Endeksi’ne (İGE) göre Türkiye göreli olarak yüksek gelir düzeyine karşın insani gelişmişlik ölçütlerinde oldukça geri sıralarda yer almaktadır. 2009 yılında Türkiye İGE’ye göre 182 ülke arasında 79’uncu sırada yer almaktadır… İnsani Gelişme Raporu yoksulluk ve cinsiyet gibi diğer endeksleri de kapsamaktadır… İnsani Yoksulluk Endeksi’ne göre Türkiye 135 ülke sıralamasında 40’ıncı sırada yer almaktadır. Bununla birlikte kadınların siyasal ve toplumsal hayata katılımını ölçen Cinsiyet Güçlendirme Ölçütü (GEM) tamamen farklı bir tablo çizmektedir. GEM’e göre Türkiye 109 ülke arasında 101’inci sırada yer almaktadır.
Uluslar arası karşılaştırmalarda kadın-erkek eşitliği ve kadınların siyasal ve toplumsal katılımı alanındaki geri kalmışlığımız bir başka çalışmada da çarpıcı bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2009 yılında yaptığı “Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi”ne göre Türkiye 134 ülke arasında 129’uncu sırada yer almaktadır. Sıralamadaki mevcut konumu ile Türkiye, İran ve Mısır gibi ülkelerin bile gerisinde kalmaktadır.
Ülkemizdeki tüm istatistikî veriler de özellikle seçilme hakkından yararlanma ve siyasal karar mekanizmalarında yer alma konusunda cinsler arası eşitsizliğin çok belirgin bir biçimde varlığını sürdürdüğünü ve kadınların erkeklerin çok gerisinde kaldığını göstermektedir. Burada özellikle vurgulanması gereken bir konu, kadınların siyasal karar mekanizmalarında eksik temsilinin, demokrasinin anlamına uygun bir biçimde çalışmasına da olanak vermemesidir. Kadınların karar alma süreçlerine eşit katılımı sadece adalet ve demokrasi talebi olmakla kalmayıp aynı zamanda kadının statüsünün geliştirilmesinin de gerekli bir koşuludur. Kadının her düzeyde yönetime faal katılımı sağlanmadan ve karar almanın bütün düzeylerine eşitlikçi toplumsal cinsiyet ana yaklaşımı yerleştirilmeden ülkemizin 85 yıllık özlemi olan çağdaş uygarlık düzeyine erişme hedefine ulaşılamayacağının altını çizmek gerekir.
Biz, Ankaralılar olarak inanıyoruz ki, tarihsel ve toplumsal olarak Anadolu kültüründe kadın çok önemli işlevlere ve rollere sahip olmuştur. Öyle ki, dünyadaki ilk kadın örgütünün Ahi Evren’in eşi Fatma Sultan’ın önderliğinde “Baciyan-ı Rum”, diğer bir tanımlamayla “Anadolu Bacıları” adıyla Anadolu’da kurulması, Anadolu kadınlarının bir Gazilik örgütü olan “Bacı Erenler” adı altında savaşçı rolü ile kadınların Türk ve Anadolu kültüründe erkekle birlikte eşit değere sahip olması çok sayıda tarihçi tarafından yaygın olarak kabul edilen gerçeklerdir. Bu gerçekler, Anadolu insanımızın kollektif hafızasında da yerini korumaktadır. Nitekim geçmişte Anadolu genelinde kadınlar toplumsal yaşamda önemli işlevler üstlenmişlerdir. Hem geleneksel kültürümüzde kadının toplumsal yaşamdaki etkin rolü, hem de Cumhuriyet’le birlikte gelen kültürel devrimlerle birlikte kadın haklarına yönelik yenilikçi uygulamalara rağmen, kadın konusunun zamanla geri plana itilmiş olması ise ciddi anlamda düşündürücüdür.
77 yıllık köklü tarihiyle Ankara’nın ve hatta Ülkemizin ilk derneklerinden biri olan Ankara Kulübü Derneği, Ankara’nın kültürü, tarihi, gelenekleri ve kent kimliği ile Seymenlik geleneğine ilişkin değerlerin araştırılması, yaşatılması, aslına uygun olarak korunması, yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi alanlarında çalışmalarını sürdürmektedir. Derneğimiz ayrıca, Ankaralıların düşünsel ve kültürel alanlardaki gelişmelerini, aralarında sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamayı, Ankaralılık ve Başkentlilik bilincinin geliştirilmesini amaçlamaktadır.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle kurulan Ankara Kulübü, Türkiye’nin Kalbi ve Atamızın emaneti olan olan Başkent Ankaramızın maddi ve kültürel her türlü mirasını koruyup geliştirmeyi bir görev bildiği gibi, Ankara’nın ve Ankaralıların güncel sorunlarının da yakın takipçisi olma gibi büyük ve önemli bir sorumluluğunu üzerinde taşımaktadır.
Atatürk ve Cumhuriyet’le bu denli özdeşleşmiş ve Seymenlik geleneğini gururla yaşatmaya çalışan bir kentin insanları için kadının geri plana itilmesi ve yok sayılması düşünülemez ve asla kabul edilemez. Kadının aile içi ve toplumsal rolü Ankaramızın kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Kadın hakları ve kadının toplumun tüm katmanlarında eşit ve katılımcı bireyler olarak yer alması Cumhuriyet’in Kalbi Ankara’nın en köklü sivil temsilcisi olan Ankara Kulübünün de misyonunun önemli bir parçasıdır. Kadınlara yönelik her türlü şiddeti ve baskıyı kınadığımız gibi, her alanda kadınların erkeklerle birlikte eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inanıyoruz.
Bu inançla bu özel günde Ankaramızın kadın milletvekilleri, kadın il genel meclisi, belediye meclisi üyeleri ve kadın muhtarlarıyla bir araya gelerek, Cumhuriyetle birlikte Türk kadınının elde ettiği kazanımları ve ilerleyen dönemlerde yaşanan gelişmeleri birlikte değerlendirelim istedik. Ayrıca, bugünkü toplantıda kadının siyasal ve sosyal yaşama katılımı konusundaki güncel sorunları ve bu sorunları gidermeye dönük çözüm önerilerini de tartışmayı arzulamaktayız.
Sözlerime son verirken “dünyada gördüğümüz her iyi eserin sahibinin kadınlar olduğu” inancıyla tüm kadınların bu anlamlı gününü kutluyor, Panel davetimizi kabul ederek bizlere onur veren başta Ankara Milletvekillerimiz Sayın Nesrin BAYTOK ve Sayın Aşkın ASAN ile KADER Başkanı Sayın İlknur ÖZTEN ve Kadın Dayanışma Vakfı Temsilcisi Sayın Nazik IŞIK’a teşekkür ediyor, şükranlarımızı sunuyoruz… Ayrıca, Programımıza katılan tüm İl Genel Meclisi, Belediye Meclisi üyeleri ile Sayın Muhtarlarımıza teşekkür ediyorum… Huzurunuzda bir diğer teşekkürü de bu önemli toplantıyı gerçekleştiren Kadınlar Kolumuza ve Kadınlar Kolumuzu temsilen Kol Başkanımız Sayın Dr. Fatma BARKÇİN ile bugünkü toplantının moderatörlüğünü üstlenen Sayın Lale ŞIVGIN DÜNDAR Hanımefendi’ye ediyor, tüm katılımcılara tekrar hoş geldiniz diyor, saygılar sunuyorum...
Dr. Metin ÖZASLAN
Ankara Kulübü Derneği
Başkanı