Sayın Valim, …
Saygıdeğer Ankaralılar, Değerli Başkentliler,
Milli Mücadele’nin sembolü Ankara, Kurtuluş Savaşımızda önemli bir konum üstlenmiş ve ülkemizin yabancı işgalinden kurtarılmasıyla birlikte, 13 Ekim 1923'de Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti ilan edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal’in 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişi sonrasında Ankara, önce Milli Mücadelenin ve Kurtuluş Savaşının karargâhı olmuş, Ülkemizin kurtuluşundan sonra ise Başkent ilan edilerek, modern bir başkent olarak hızlı bir gelişim süreci izlemiştir.
Ankara, binlerce yıllık köklü tarihinde çok sayıda uygarlığa merkezlik yapmış ve geçmişte Anadolu’nun en gelişmiş sayılı şehirlerinden biri olmuştur. Tarihte Roma gibi önemli bir medeniyetin Anadolu’daki en önemli şehri olma unvanını taşıdığı gibi, Osmanlı İmparatorluğunun da en önemli ihraç kalemlerinden olan tiftik üretimi ve sof endüstrisindeki uzmanlaşmasıyla önemli bir refah düzeyine erişmiş ve 18. yüzyıla kadar Anadolu’nun en bayındır kentlerinden biri haline gelmiştir. Ancak, Osmanlı İmparatorluğunun son birkaç yüzyılında yaşadığı ekonomik gerileme, Ankara’nın da gerileme sürecine girmesine neden olmuştur. Ayrıca, 18. yüzyıl sonrasında Ankara ve çevresinde yaşanan doğal ve toplumsal felaketler de gerileme sürecine eşlik etmiş ve nihayetinde Ankara 1920’lere uzanan birkaç yüzyıllık dönem içerisinde geri kalmış, ihmal edilmiş, bakımsız bir Anadolu şehrine dönüşmüştür.
Bununla birlikte, Ankara Başkent olduktan sonra, Cumhuriyet’in hemen başlarında gerçekleştirilen imar ve şehircilik uygulamaları yanında, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yaşanan atılımlarla, yüzyılların ihmali sonucunda tecrübe ettiği geri kalmış Anadolu şehri görüntüsünden hızla çıkarak, tüm dünyanın hayretle izlediği ve saygı duyduğu modern bir başkent niteliği kazanmıştır. Başkent Ankara’nın modern görünümüyle hem Anadolu’daki diğer şehirlere örnek olması, hem de dünyanın sayılı başkentleri arasında yer alması başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyet’i kuran kadrolar için bir onur mücadelesi olmuştur.
Kurtuluş Savaşımızın hemen ardından işgalci ülkeler ve yerli muhalefetin yoğun direnmelerine rağmen Ankara’nın başkent yapılması kararı, ülke tarihimiz açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Başkentlik kararı, bu dönemde yaşanan çok sayıda olumsuz koşula rağmen, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının tüm muhalefeti karşılarına, fakat Ankara’yı ve Anadolu’yu yanlarına alarak verdiği bir karar olmuştur. Başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması ile Ankara, Cumhuriyet rejiminin ve halk iradesinin yeşerebileceği yeni bir merkez rolü üstlenmiştir.
Ayrıca, Ankara’nın Başkent olmasıyla, Anadolu’nun mahrum bırakılması pahasına İstanbul’un yarattığı dengesiz gelişme eğilimleri kırılmış, Ankara’nın hızlı bir kalkınma sürecine girmesiyle birlikte, Anadolu’da da ekonomik faaliyetler canlılık kazanmış ve böylelikle ulusallaşma sürecimize de ivme kazandırılmıştır.
Saygıdeğer Ankaralılar, Değerli Başkentliler,
Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra, Türk Milletinin umudu haline gelen Gazi Mustafa Kemal’in, Heyeti Temsiliye Merkezini Ankara’ya taşıması, Türk tarihinin seyrini ve kaderini değiştiren önemli bir olaydır. Peki Gazi Mustafa Kemal neden Ankara’yı seçmiştir? Bu seçim, olayların sürüklediği bir tesadüf müdür yoksa Mustafa Kemal’in çok önceden tasarladığı bir projenin yaşanan gelişmeler karşısında hayata geçirilmesi midir? Atatürk bu sorunun yanıtını 1924 yılında Yunus Nadi Bey ile yaptığı tarihi mülakatta anlatmaktadır.
Bu mülakatta, Büyük Önder, Ankara’nın önce Heyeti Temsiliye Merkezi, daha sonra da Başkent seçilmesinin nedenlerini, tarihine ve sosyal dokusuna dayandırmakta ve başlıca üç neden üzerinde durmaktadır. Bunlar sırasıyla: (1) Ankara’nın doğal ve coğrafi konumu, (2) Ülkenin en kötü günlerinde dahi Ankaralılar’ın milli mücadele ruhlarını kaybetmemeleri, (3) Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra Ankara’da Ahiler tarafından kurulan “Ankara Cumhuriyeti”nin varlığıdır… Diğer bir deyişle Ankara’nın geçmiş dönemlerde bir Cumhuriyet Merkezi oluşundan kaynaklanan bağımsızlık düşüncesi, demokrasi tecrübesi ve kabiliyetidir... Bunlardan ilk neden Ankara’nın doğal ve coğrafi konumu olmakla beraber, Atatürk bu etmeni nedenler arasında tali bir önemle belirtmektedir. Zira, “Ben, Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim” ifadesi bunun en güzel kanıtıdır. Bu seçimde Ankara’nın coğrafi öneminden ziyade tarihte yaşadığı deneyimlerinin daha önemli bir yeri bulunmaktadır... Özetle bu iki önemli neden; 27 Aralık 1919 öncesinde Ankara’daki yoğun Milli Mücadele Ruhu ve Ankara Ahiler Cumhuriyeti ile somutlaşmış tarihten devşirilen Cumhuriyet ve Demokrasi geleneğidir.
Saygıdeğer Ankaralılar,
Başkent Ankara, Anadolu’yu merkez alan bir halk hareketinin, Anadolu İhtilalının, Türk Rönesansının ve Cumhuriyet’in merkezidir. Başkent Ankara’nın ve Ankaralıların kent kimliği ve kişiliği; işgalciye karşı bağımsızlık mücadelesi, karanlığa karşı aydınlık mücadelesi, hurafeye karşı bilim mücadelesi, yabancı dalkavukluğuna, mandacılığa karşı özüne sahip çıkma mücadelesi ile oluşmuştur.
Ankara ruhunu, Ankaralılık ise özünü kaybetmemelidir. Bu ruha, bu öze geçmişte olduğu gibi bugün de ihtiyaç vardır. Gelecekte de olacaktır…
Sözlerime son verirken Ankaralılar olarak kent yöneticilerimizden şehrimize ilişkin beklentimizi ifade etmek istiyorum: “Bizler, Ankaralılar olarak, Ankaramızı, 2023 yılında, Cumhuriyetimizin Kuruluşunun ve Ankaramızın Başkent Oluşunun 100. Yıldönümünde, tüm alanlarda yaşam kalitesi yükselmiş, biz hemşehrilerine her alanda geniş refah imkanları sunan, uluslararası ölçekte saygın siyaset, sağlık, üniversite, kültür, sanat, turizm ve ileri teknoloji başkenti olarak görmek istiyoruz.
Milli Mücadelenin ve Kurtuluş Savaşımızın Merkezi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kalbi, Atatürk’ün emaneti Başkent Ankara her anlamda ve her alanda bir dünya başkenti olmayı haketmektedir.
Ankaramızın Başkent oluşunun 91’inci yıldönümünde bu tarihi kararı veren Büyük Önder Atatürk ve Arkadaşlarını saygıyla anıyor, Ankaralıların ve tüm vatandaşlarımızın bu büyük bayramını kutluyorum.
Saygılarımla…